13 Ekim 2014 Pazartesi

a tribute

iki yıl evvel. mey ile eğitmenlik eğitimimiz biteli altı ay olmuş. ekimde on günlük bir iznim var. eğitimden arkadaşım burcu'yla tatil planları yapıyoruz. ben kurs bittiğinden beri şimdi ne yapmalı da daha çok öğrenmeli, daha da derinleşmeli yogada diye düşünüyorum. burcu'ya yurdışında bir yerlerde bir kurs bulsak da gitsek diyorum. ikimiz de biraz araştıyor ama bir şey bulamayoruz. benim aklımda şahsen tanımadığım ama bloğunu okumayı çok sevdiğim yoga hocası defne suman'ın yoga öğrenmeye başladığı hocalarına gitmek var. tayland'ın bir kasabasında yaşıyorlar ve bir haftalık kurslar veriyorlar. burcu'ya teklif ediyorum ama o anda ikimiz için de bali'ye, tatile gitmek daha ağır basıyor. ama sonra nasıl oluyorsa burcu bali bileti bulamıyor ve belli oluyor ki ben bu tatili yalnız yapacağım.  sonra eylül sonu gibi defne suman'ın facebook sayfasına bakarken buluyorum bir gün kendimi. o sayfaya nereden düşmüşüm bilmiyorum, arkadaş değiliz facebookta. bir link paylaşmış; pancho ve beatrix'in bir haftalık kurslarının linki. gidin, diyor, kendinize asla pişman olmayacağınız bir hediye vermiş olacaksınız. tarihlere bakıyorum; ekimin on beşinde başlayacak kurs benim o on günlük iznim için biçilmiş kaftan. kursun adı '7 day yoga intensive course'. hemen mail atıyorum: 'merhaba, ben istanbuldan yazıyorum...kursunuzdan defene aracılı.....'

iki yıl evvel. ekimin on dördü.  kulaklarımda koca bavulumu çakıl yolda çekerken çıkan ses. yorgunum. aksi gibi yola çıkmadan iki gün evvel merdivenlerde düşmüşüm. sol ayak bileğim mosmor ve davul gibi. gitmesem mi diye düşünüp, gelmesem mi diye sorduğum pancho 'gel, fiziksel olarak bir şey yapamasan da çok şey öğrenebilirsin. üstelik burası iyileşmek için çok güzel bir yer' deyince vazgeçmekten vazgeçmişim. 

önümde koca mekong nehri akıyor. karşısı laos. hava sıcak, nemli. bavulumu sürüdüğüm çakıllı mut mee sokağının iki yanına inşa edilmiş kırk metrekarelik iki katlı ahşapevlerden bazıları kalacağım pansiyona ait. üç tanesi hocalarımın; biri yoga, biri reiki evi, öbüründe de onlar oturuyor. diğerlerinde ise mut mee ahalisi yaşıyor. yolun sonu koca mekong nehri, karşı kıyı laos'un vientienne şehri. solda pansiyonun bahçesi var. büyükçe, yeşil avluda masalar. bahçenin gerisine doğru birkaç bungalov ev daha ve ilerideki iki beton bina da pansiyona ait. avluya bakan bir bungalova yerleşiyorum. dediğim gibi, yorgunum, ayağım ağrıyor ve karşımdaki boz bulanık mekong'a bakarken hiç de mutlu değilim. mavi-yeşil denizli, bembeyaz kumlu adalar yerine buraya gelmiş olduğum için hafiften pişmanım hatta. en çok canımı sıkan şeylerden biri her yerde kertenkelelerin oluşu. duvarlar, tavanlar, odam, verandam ve hatta banyom kertenkele dolu. küçüklerinden de korkuyorum zaten ama bir de 30 santimlik koca koca gekolar... resepsiyona gidip kertenkelesiz bir odaları olup olmadığını sorduğumda nezaketi falan bir yana bırakıp halime gülüyorlar. tabii daha bi ay evvel evde bir kertenkele bulunca yaşadığım travmadan burada kimsenin haberi yok ve hayır, kertenkelesiz bir odaları da yok. ben buraya neden geldim? ah burcu, şu bileti ayarlasaydın da şimdi bali'de bir sahilde olsaydık. ayağımın burkulması da bir işaretti belki. gelmemeliydim. evet, keşke gelmeseydim. şimdi burada bir hafta nasıl geçecek? gerçekten, ben buraya neden geldim...???

ertesi sabah, saat 7. ilk buluşma için. küçücük yoga evinin açık kapısından içeri giriyorum. benden başka 4 öğrenci var. biri iran asıllı amerikalı diğeri hollandalı iki kadın ve biri ingiliz öbürü norveçli iki adam. ve tabi hocam; sevgili panço. 

şimdi size yaptığımız her şeyi, herkesin hikayesini anlatmayacağım. herşeyin güllük gülistanlık olduğundan, aydınlandığımdan, bir şeyleri aştığımdan falan da bahsedemem. bilakis kolay bir hafta değildi. diyebilirim ki, hocam olan o iki insan bana o bir haftada öyle bir yerimden dokundular, yogayi ve bu dünyadaki ruhsal yolculuğumuzu öyle güzel anlattılar ki, kurs bittiğinde altı aylık eğitmenlik eğitimde öğrendiğim ve zihnimde dağınık yerlerde duran her şeyi birbirine bağlayan bir çember çizdiler sanki. bazı şeyler kavram olmaktan çıkıp deneyim haline geldi benim için. kurs arkadaşlarımdan daha evvel yoga yapmamış olanlar o bir haftadan güçlü ve bedenin her noktasına dokunan, ömür boyu sadece o uygulansa yetecek bir yoga rutini öğrenenek çıktılar. bir hafta boyunca sabahları panço ile adım adım, fiziksel ve anatomik detaylarıyla o rutini öğrendik. sessizlik içinde önce nefeslerimiz, sonra birbirimizle senkronize olarak her sabah ve akşam dans eder, dua eder gibi yaptık pantrix akışını. panço yogik kozmolojiyi, felsefeyi, geleneği anlattı; beatrix nefesi ve meditasyonu. 

ikinci günden sonra 'neden' diye sormayı bıraktım. bu dünyada bir sürü öğretmen var. herkes de aynı şeyi öğretiyor belki ama aynı titreşimde olduğun birini bulmak ve ondan öğrenmek süreci ne kadar da daha kolay, anlamlı ve keyifli hale getiriyor...keyif hemen gelmiyor, doğruya doğru....en azından benim deneyimim ilkin hep karşı çıkmak ve kaçmak. yoga insanı soğan gibi katman katman soyuyorsa, altından çıkanla yüzleşmemek için yogadan kaçtığım çok oldu benim. diyebilirsiniz ki: yok ben yogayı sadece fiziksel sebeplerle yapıcam, hiç öyle kendimi gerçeğimi bulmak gibi bir niyetim falan yok...bilemem...bu ilk katmanmış gibi geliyor bana. yoga öyle nüfüz eden bir şey ve bu katmanlar da bir diğerine öyle bağlı ki...buna engel olmak en mümkün değilmiş gibi hissediyorum. internet ünlü ve kıymetli hocaların bu mevzularla ilgili söylediği şeylerle dolu..ben burada daha fazla ahkam kesmeyeyim.

bu gün işte o yolculuğa çıkışımın ikinci yol dönümü. o bir haftadan sonra takibeden martta iki iznimi birleştirip bir aylık advanced kursa gittim pantrix'e. sonraki iznimde yine, sonraki iznimde yine...2012 nin ekiminden beri her iznimde. bazen bir ay bazenbir kaç gün. bu arada yoga stilim de değişti ve kendimi bile şaşırtan bir heves ve zevkle ashtanga yoga yapmaya başladım son atı aydır. yine de pantrix rutinimin yeri ayrı. uçuş öncesi ve sonrası vaktim azsa, yorgunsam, ashtangaya halim olmayınca, özleyince, ihtiyaç duyunca pantrix rutinime sarılıyorum. o da bana :) kucaklaşıyoruz yani :) 

bu yazıyı öncelikle işleri uçmak olduğundan bilet parası vermeme lüksüne sahip iş arkadaşlarım için yazıyorum. belki de ilham vermeyi umarak. ve tabi yogi arkadaşlarım için de; pratiklerinde ne kadar ilerlemiş olurlarsa olsunlar hayatlarını yogaya adamış bu iki harika öğretmenden öğrenecek çok şey bulabilirler bence hala. 

dilerim siz de yola çıkın! uzaklaşmak değil, yaklaşmak için....içeriye, derine...hadi!!! 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder